Zamanın ve yaşamın akışında…

Na Young ile Hae Sung, Seul’de aynı okula giderler. Na hırslı ve çalışkan bir kızdır. Babası dramaturg, annesi oyuncudur. Young ailesi Kanada’ya göç etmeye karar verir. “Arkanda bir şey bırakırsan başka bir şey kazanırsın” der Na’nın annesi. Gözü yükseklerde olan 12 yaşındaki Na, “Korelilere Nobel Ödülü vermiyorlar” diyerek çocukluk aşkı Hae’yi geride bırakır, yeni isminin Nora Moon olmasına karar verir. Ailesiyle birlikte Toronto’ya gider. On iki yıl boyunca Nora ile Hae hiç haberleşmezler.

Nora, babası gibi yazar olmak için New York’a taşınır. Hae Seul’da kendi deyimiyle sıradan bir yaşam sürer. On iki yıl sonra Hae, Nora’ya sosyal medyadan ulaşır. Sanal bağlantıları küçük dairelerinden, Seul teleferiklerinden yapay şekilde devam eder. New York’ta yerleşik bir yaşam için ödünler veren Nora, Hae’ye “Bir süre haberleşmeyelim” der. Zaman ve yaşam akar, Nora kendisi gibi yazar olan Amerikalı Arthur’la evlenir. Ailesinin tek erkek çocuğu olan Hae’nin evlenmesi için çok para kazanması gerekir, genç adam Koreli sevgilisinden ayrılır. Nora’yı unutamayan Hae onu görmek için New York’a gider, aradan yine 12 yıl geçmiştir. 

ÜÇ ZAMAN DİLİMİ 

İlk uzun metrajı “Past Lives”ın (Başka Bir Hayatta) senaryosunu yazıp yöneten Kore kökenli Kanadalı Celine Song, ana kahramanı Nora gibi yazardır, gerçek yaşamöyküsünü romantik dramında duyarlı, incelikli, minimalist anlatımla üç zaman diliminde betimler: 

Nora’nın çocukluk aşkı, sanatçı ebeveynlerinin yeni olanaklara kavuşma isteği, Nora’nın kişisel yolculuğu, olgunlaşan Nora’nın kimliğini bulması. 

Zamanın ve yaşamın akışını duyumsatan, tutkulu bir aşk öyküsünü anlatan Richard Linklater’ın “Before” üçlemesi (“Gün Doğmadan Önce”, “Gün Batmadan Önce”, “Gece Yarısından Önce”) geliverir aklımıza. Song, Linklater’dan etkilenmiş olsa da karakterlerine sorular sordurur, yanıtlar verdirir. Hae, Nora’ya “Hiç gitmeseydin, birlikte büyüseydik evlenir miydik, çocuklarımız olur muydu” diye sorar. Nora, Hae’ye “Artık hatırladığın eski Na değilim, o küçük kızı seninle birlikte geride bıraktım, artık çocuk değiliz” yanıtını verir. Arthur Nora’nın çocukluk aşkının çok romantik olduğunu rekabet edemeyeceğini söyler. Romantik Hollywood dramlarındaki gibi Nora ile Arthur’un arasına Hae’nin gireceğini sanırız ama öyle olmaz. “Başka Bir Hayatta”, duyguları dürüstçe işleyen gerçek, doğru, bağımsız bir yapımdır. 

VAROLUŞSAL SORUNLAR 

Hae ile Arthur kıskançlıklarını kenara itelerler. Yönetmen güngece panoramik şehir görüntüleri, yakın el planları, gün batımı pastel siluetlerle sinemasal anlatımını güçlendirir. Oyuncuları Greta Lee, Teo Yoo, John Magaro çok başarılıdırlar. Song, salt romantik bir aşk öyküsü anlatmakla kalmaz, varoluşsal sorular da sorar. Köklerini geride bırakarak yeni kimlikler edinen göçmenlere de odaklanır. Özellikle Uzakdoğu’dan ABD’ye yerleşen göçmenler, bu yeni ülkeye uyum sağlamak için önce isimlerini değiştirirler, ardından ana dillerini daha az konuşarak unutmaya başlarlar. Bu da Anglosakson kültürü içinde gelenek-göreneklerine çok bağlı Uzakdoğu kültürünün erimesi demektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir